Rektörümüzden İşin Ehlinden Söyleşisi
Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız, TÜGVA İl Temsilciliği tarafından düzenlenen “İşin Ehlinden” adlı program kapsamında TÜGVA temsilcileri ve öğrencilerle bir araya geldi.
TÜGVA İl Temsilciliği Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen söyleşide Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız, “Türk-İslam Edebiyatı ile ilgili şu hep söylenir; Edebiyat Fakültesinde Eski Türk Edebiyatı diğer meşhur adıyla Divan Edebiyatı varken, İlahiyat Fakültesinde böyle bir şeye ihtiyaç var mı? Zaman zaman bu tartışılır. Onunla ilgili biz alanla ilgili çalışma yaparken ‘Türk-İslam Edebiyatının sınırları nedir?’ üzerinde durduk. Bizim de Türk İslam-Edebiyatı ile ilgili yaptığımız tarif şu: Türklerin Müslüman olduktan sonra meydana getirmiş oldukları edebiyat ile başlar. Bu edebiyat biliyorsunuz Kutadgu Bilig, Atabetü’l-Hakayık isimli iki mesnevi. Daha sonra Ahmet Yesevi’nin Divan-ı Hikmet’i ve bir de Divanü Lügat’it-Türk vardır. Bu eserler Türk İslam Edebiyatı alanında yazılan ilk eserlerdir. Aynı zamanda bu eserler Eski Türk Edebiyatının da konusudur.” dedi.
Türk İslam Edebiyatının Anadolu’da gelişiminde Yunus Emre ve Mevlâna’nın rolü hakkında bilgi veren Rektörümüz Yıldız, “Anadolu’da 13’üncü yüzyıldan itibaren biz başlatırız bu edebiyatı. Bu yüzyılda da iki büyük şair görürüz. Bir tanesi Mevlâna, diğeri Yunus Emre’dir. Mevlâna tüm eserlerini Farsça yazan bir şair iken Yunus Emre ise Türkçe yazan birisidir. Yunus Emre’nin yazmış olduğu Türkçe şiirler çok sevilir ve 13’üncü yüzyıldan itibaren Anadolu’da iki mektepten veya metottan bahsetmemiz söz konusudur. Biri Mevlâna mektebi, okulu veya ekolü diyebiliriz, bir de Yunus Emre mektebi, okulu veya ekolü diyebiliriz. Mevlâna deyince aklımıza Mesnevi gelir. Mesnevi aslında bir türdür Türk Edebiyatı’nda. Mesnevi bir olayı anlatırken şiirler yazmaktır. Her ne kadar Mevlâna deyince akla Mesnevi gelse de bir de Divan-ı Hikmet’i vardır. O da şiirdir.” diye konuştu.
Türk İslam Edebiyatının kaynağının ‘İslam’ olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yıldız “Bizim yazarlarımız esere başlarken besmele ile başlarlar. Bu eserin konusu din olmak zorunda değildir. Matematik kitabı yazarken bile başında besmele vardır. Bir sonraki aşamada Hamdele vardır, sonra da konuya başlar. Bu bir gelenektir. Müslüman Edebiyatlarının ortak geleneği; Besmele, Hamdele ve Salvele’dir. Türk Edebiyatı da böyledir.” cümlelerine yer verdi.
Şairlerimizin Divan ve Mesnevi olmak üzere iki tür eser yazdığının altını çizen Rektörümüz şunları kaydetti:
“Divan dediğimiz şiir kitabıdır. Şairin ömrü boyunca yazdığı şiirleri topladığı kitaptır. Ama divanlarda belirli bir tertip sırası vardır. Yani bizim şiirlerimiz metodolojiktir, belirli bir sıra vardır. Mesela baş tarafta kaside dediğimiz şiirler yer alır. Kasideler övgü şiirleridir. Birini veya bir şeyi övmek için yazılır. Bunun dışında bir de sevgi ve aşk şiirleri vardır, bunlar gazellerdir. Şair, divanını oluştururken önce kasidelerle başlar. Bizim Türk-İslam Edebiyatı dediğimiz şiir, Arap Edebiyatı ve İran Edebiyatı yoluyla gelen, onları örnek alan bir şiirdir. Edebiyatımızın kaynağı İslam’dır.”