“Fark Et, Anda Kal” Konferansı

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kulübü (CÜPDR) tarafından “Fark Et, Anda Kal: Namıdiğer Mindfulness” isimli konferans düzenlendi.

 

Merkezi Amfi’de düzenlenen konferansa konuk Bahçeşehir Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bilge Uzun, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü akademisyenleri ile öğrenciler katıldı.

 

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’mızın okunmasıyla başlayan programın açış konuşmasını yapan PDR Kulübü Başkanı Muhammed Halıcı, programa gelen misafirlere teşekkür ederken, kulübün yaptığı çalışmalarla ilgili bilgi verdi.

 

Halıcı’nın konuşmasının ardından Doç. Dr. Bilge Uzun’un verdiği konferansa geçildi.

 

Doç. Dr. Uzun mindfulness kavramı hakkında bilgi vererek programa başladı. 

 

Uzun, “Mindfulness aslında bir varoluş hikâyesi. Ne zamana kadar? Son nefesi verene kadar ve bu süre içinde o kadar çok şey değişir ki, yaşamımız değişir, başka bir ben içinde serpiliriz. Bebekliğimiz geçer, çocukluğumuz geçer, bedenimiz değişir, hayatımız değişir, kayıplarımız olur, kazançlarımız olur. Tıpkı mevsim değişleri gibi. Değiştiremeyeceğimiz birçok şey olur. Değiştiremeyeceğimiz ilk ve son nefes belki fakat bunun içinde yaşamımızın kalitesini kendimiz karar verebiliriz.” dedi.

 

“Mindfulness aslında bir nefes hikâyesi, varoluş hikâyesi.” diyen Doç. Dr. Uzun sözlerine şöyle devam etti:

 

“Sonrasında başka telaşeler içinde unuturuz nefesimizi ve varoluşumuzu. Kendi benliğimizi unuturuz. Çünkü hayat koşuşturmacası içinde zihnimiz, bedenimizin bulunduğu yerde değildir. Ya geçmiştedir ya gelecektedir. Beden duruşumuz hayata karşı duruşumuzu temsil eder. Ne zamanki hayata karşı ayaklarımızın ikisini de yere basıp, göğsümüzü açıp hayat seninle dans etmeye hazırım dediğimizde o zaman yeniden kendi benliğimizi fark ederiz. Çok sevdiğim bir söz var; diyor ki: Bazen rüzgârın saçlarımı dağıtmasına, yağmurun yüzümü ıslatmasına, birilerinin kalbimi kırmasına izin veririm. Ama sonra toplarım saçlarımı, açarım şemsiyemi kapatırım kalbimi, dururum ayaklarımın üzerinde tek başıma. Çünkü insanoğlu evet başkalarına ihtiyaç duyar, insanlığa ihtiyaç duyar çevresinde. Fakat baktığımızda tek başınadır aslında. Ben olunmadan bir olunmaz. Ben olunmadan bütün olunmaz, topluluk olunmaz.” ifadelerini kullandı. 

 

Uzun şu sözlerle konuşmasını bitirdi:

 

“Biraz kendine dön artık, bedenini hisset, nefesini hisset. Aslında senin ne kadar kıymetli olduğunu hisset ve şimdi de burada aldığın nefese hisset. Tüm bunların içeriğiyle birlikte mindfulness kavramı oluşmuş aslında. Zihnimizi bilinçli ve yargısız bir şekilde içinde bulunduğumuz ana almak demektir mindfulness kelime karşılığı olarak. Çünkü zihnimiz çoğu zaman başka yerlerde olur.”